a L p é R _ Y i i T
 

Temel Japonya'da

      Temel ilk yurtdışı seyahatinde Japonya'ya    gider. Orada, büyük bir akvaryumcuya uğrar. Gezinirken, bir Japonun akvaryumun karşısında bir balığı gözleri ile istediği gibi hareket ettirdiğini görür. Tabii ki,

Temel bu işe şaşar ve sorar:

"Ha uşağum nasul beceriysun oni?"

Japon:

"Balıkların beyni bizden çok daha ufaktır. Gözlerini dikersen, yaptığın

hareketleri tekrarlarlar."

Buna hayret eden Temel'de bir akvaryumun başına geçmiş. Bir saat olmuş Temel'den ses yok.

Bunu merak eden Japon gitmiş bakmış ki

balık gözlerini Temel'e dikmiş, Temel ağzını açıp açıp kapatıyor

 

Karınca

 

     Temel'le Cemal bir gün uçağa binmişler.

Temel aşağı bakıp demişki:

"Ula Cemal hakikaten insanlar buradan karınca gibi gözüküyor"

Cemal'de:

"Ula salak Temel! daha kalkmadık. Onlar zaten karınca"

 

Çaktırma

 

Temel ile Dursun yarışa katılmışlar ve de doping almışlar.

Ama belli olmasın diye yavaş koşmuşlar ve sonuncu olmuşlar.

 

Senden Hızlı Koşsam Yeter

 

 

Bir Amerikalı ile Japon safari'ye çıkmışlar. Her ikisi de son teknolojik

silahları da birbirlerine nazire yapmak için yanlarına almışlar. Derken uzakta

bir aslan görünmüş. Amerikalı lazer tüfeğini doğrultmuş ve aslana ateş etmiş.

Ama karavana. Hemen Japon uydudan yönlendirmeli tüfeğini doğrultup ateş etmiş.Fakat o da karavana. Aslan bizimkileri fark edince üzerlerine doğru gelmeye başlamış. Amerikalı bir yudum viski içip acı sonu beklemeye başlamış. Japon hemen botlarını çıkarıp spor ayakkabılarını giymeye başlamış. Amerikalı sormuş :

-Ne o, aslandan hızlı mı koşacaksın ?

-Yoo, senden hızlı koşsam yeter.

 

 EŞEĞİMİ İSTERİM

Tiyatroda, ünlü oyuncu rolü gereği uşaklarına bağırır.

-Atımı getirin!

O sırada münasebetsiz bir seyirci "Eşek olsa olmaz mi? diye seslenir.

Oyuncu hiç istifini bozmaz:

-Hay hay! Buyrun beyefendi

 

HANGİSİ DAHA AÇIKGÖZ

Çok akıllı geçinirdi. Kapısında "ikinci kez gelen hastalardan yarım ücret

alınır" yazılı doktora girdi. Gülerek :

-Bakın doktorcuğum, yine ben geldim, hatırladınız mı beni?dedi.

Doktor da güldü :

-Tabii, hatırlamaz olur muyum?

-Eeee? Muayene etmeyecek misiniz?İlaç vermeyecek misiniz?

-Hayır gerekmez. Geçen gelişinizde verdiğim ilaca devam edin.

 

GRUP

 

 

Temel arkadaşlarıyla çukur açıyormuş, bir grup da çukurları kapatıyormuş. Ne yaptıklarını soranlara Temel şöyle cevap veriyormuş :

 

-Bir grup daha vardı, onlar da fidan dikiyordu, bugün celmedular,

 

piz de pizim işler ceri kalmasun diye çalışayruz.

 

 

 

* *

 

Bir bilim adamı pirelerle deney yapıyor. Pireye "Sıçra" diyor. Pire sıçrıyor Pirenin kanatlarını

koparıyor ve "Sıçra" diyor, pire yine sıçrıyor!.. Raporunu şöyle yazıyor; "Pire kanatlarını

kopmuş olarak zıpladı."

Ayaklarını koparıyor ve "Sıçra" diyor, pire zıplayamayınca 2. raporu şöyle yazıyor; "Pirenin ayakları kopunca kulakları duymuyor."

 

*

 

İlk defa helikopter gören Temel, Dursun' a sormuş;

- Dursun, bu nedur da? Dursun, gayet sakin cevap vermiş;

- Haçan, bu olsa olsa bin yaşında bir sinek dur.

 

*

 

Doktor, akıl hastasının iyileştiğine karar verip akıl hastasını taburcu etmiş. Buna çok sevinen hasta gelip doktoruna şöyle demiş;

-"Doktor Bey, size hediye ayakkabı yapacağım ama sorayım dedim, topuğu önde mi olsun arkada mı?

 

Ünlü bir sopranonun konserine giden baba oğul ilgiyle konseri dinliyorlardı. Bir ara çocuk merakla babasına sordu:

"Baba, öndeki amca elindeki sopayla niye kadını korkutuyor ?" Baba;

"Korkutmuyor oğlum, yönetiyor!"

"Eee, peki o zaman kadın niye avaz avaz bağırıyor "

 

 

 

Küçük Ahmet, bakkala öfkeyle sordu:

- Neden hep küçük yumurta veriyorsun?

- Taşıması , kolay olur da ondan.

Ahmet eksik para verip yumurtaları alıp giderken bakkal seslendi:

- Ama sen eksik para verdin.

Küçük çocuk arkasına dönüp gülerek: " Para daha çabuk sayılır da...

 

 

 

Nuri okuldan eve bir gözü mosmor dönmüştü. Annesi çıkıştı:

"Aşk olsun yine mi dövüştün okulda? "Şey büyük bir çocuğun küçüğü dövmesine engel olmaya çalıştım da anneciğim."

"Aferin bak bu cesaret işi. Kimdi o küçük?"

Nuri gayet sakin;

" Ben! "

 

 

 

Vurdumduymaz bir adamın evi yanmış. Komşusu koşarak yanına gelmiş.

" Koş efendi, evin yanıyor. "

Adam sakince cevap vermiş :

"Ev işlerine karım bakıyor."

 

 

 

Küçük çocuk, kendinden daha büyük olana yan yan bakarak: "Söylediğin sözü geri alman için sana beş dakika süre veriyorum!" dedi. Öbürü kabararak:

"Bak hele sen. Peki beş dakika sonra sözümü geri almazsam ne olacak?" diye diklendi. Küçük çocuk biraz düşündükten sonra:

"Peki söyle ne kadar zaman istiyorsun?" dedi.

 

 

 

Bir sergide ünlü romancı, ressam arkadaşına:

"Kutlarım sergi açılışına bakanlar gelmiş"

Bunun üzerine Ressam:

"Ne önemi var ki, bakanlar geleceğine, keşke biraz da alanlar gelseydi. " der.

 

 

 

Doktor, hastasına o güne dek yaptığı tahlillerin sonuçlarını açıklayacak;

"Size bir kötü, bir de daha kötü haberim var. Önce kötü haberi vereyim. Test sonuçlarına göre 24 saatlik ömrünüz kalmış." deyince adam yıkılır,

"Hayır, olamaz. Buna inanamıyorum: Fakat bundan daha kötü haber nasıl olabilir? "deyince hasta, doktorun yanıtı kısa olur;

"Dünden beri size ulaşmaya çalışıyorum."

 

 

 

 

Delinin biri intihar etmeye karar ve kendini asmaya çalışır. Biri dayanamayıp sorar;

- Ne yapıyorsun?

- Görmüyor musun, intihar ediyorum.

- Öyle ise ipi boğazına bağlasana

- Bağlarsam boğulurum.

 

 

 

Yıl sonunda öğrenci, uzaktaki ailesine gönderdiği faksta şunları yazıyordu;

"Babacığım okullar kapandı. Öğretmenler beni çok seviyorlar. İmtihanlara tekrar bekliyorlar."

 

 

 

Babası oğluna görgü kuralarını öğretiyordu :

"Örneğin oğlum, bir eve gittik. Onları yemek yerken göndük, ilk sözümüz ne olmalı?

"Afiyet olsun" der oğlu. Baba;

"Peki neden bu söylenir?" deyince oğlu ;

"Neden olacak, buyurun desinler diye." der.

 

 

 

Yargıç, hırsıza şöyle sorar:

"Söyle bakalım, soyduğun dükkana nasıl girdin?"

Hırsız, biraz düşündükten sonra soruyu şöyle yanıtlar:

"Efendim, biz buraya yargılanmaya mı, yoksa meslek sırrı vermeye mi geldik ." der.

 

 

 

Acıkmış olarak eve dönen Mehmet annesine,

"Akşama ne var?" diye sorunca, annesi;

"Saymakla bitmez oğlum" dedi. Mehmet;

"Güzel, nelermiş bunlar?" deyince, annesi gülümseyerek,

"Pirinç pilavı!" dedi.

 

 

 

Küçük Zeynep annesine;

"Bana yeni bebek alsana, anne." dedi. Annesi;

"Bebeğin var ya kızım; yenisini ne yapacaksın?" diyence, küçük Zeynep;

"Ben varken, sen kendine yeni bir bebek aldın ya!" der.

 

Öğrencinin biri sürekli yaramazlık yapıyormuş. Öğretmen dayanamamış kulağından yakalamış. "Bana bak! Uslu durmazsan dayak yersin." deyince, öğrenci;

"Ben oruçluyum!" der. Öğretmen;

"Eee oruçluysan ne yapalım?" deyince, öğrenci;

"Annem bana sakın bir şey yeme dedi evden çıkarken. Eğer bir şey yersem orucum bozulurmuş."

 

 

 

Yüzü gözü yaralı adam muayehane kapısından içeri girerken der ki;

"Her tarafımı arılar soktu." Doktor ona bakar ve gayet sakin,

"Peki o    zaman şöyle oturun da size birkaç iğne yapalım" der.

 

 

 

Hakim Sorar:

- Oğlum adın nedir?

- Temel ama, "Z"si yok!

Hakim:

- Temel'de "Z" olurmu, be adam?

- Haçan hakim pey ne kızayısun, pen de zaten "Z"si yok dedum!

 

 

 

Kızın biri okulda çok geveze idi. Herkes şikâyetçiydi. Müdür bir gün kızın babasına telgraf çekti:

-Kızınız çok geveze, diliyle ortalığı karıştırıyor. Lütfen çaresine bakınız.

Telgrafın cevabı gelir:

-Siz gelin bir de annesini görün. Geveze nasıl olurmuş!

 

Adamın biri sormuş;

-Cüzdanımı sen mi aldın?

-Altı mahallenin, altıncı sokağının, altıncı apartmanının, altıncı odasının, altıncı çekmecesinde duran Kur'an'a el basarım ki ben almadım...

 

 

 

Temel idama mahkum olmuş. Son arzusu doya doya mantar yemekmiş.

-Ne biçim son arzudur bu? _

-Zehirlitur tiye tiye pağa yedurmetiler. Şimti ağuz taduyla rahat rahat bir mantar ziyafeti çekeceğum.

 

 

 

Karadenizli atlet öğünüyordu:

-Ben 100 metreyi tam 8 saniyede koşayurum.

-Ciddi misin, dedi arkadaşı. Bu bir dünya rekorudur. Nasıl yapıyorsun bunu?

Bizimki hafifçe kasılarak cevap verdi:

-Çestirmeden cideyurum daa...

 

 

 

Yüzme bilmeyen bir turist denize düşmüştü. Suda çırpınırken can havliyle bağırıyordu.

-Help! Help!

Yoldan geçen Temel onu gördü. Kızgın bir şekilde bağırdı:

-Ula ingilizce öğreneceğine, yüzme öğrenseydin ya!..

 

 

 

İki adam aralarında konuşuyorlardı:

-Küçükken gözlerim görmediği için bana voleybol oynatmazlardı. Bu yüzden başka bir vazife verdiler:

-Ne vazifesi?

-Hakemlik!

 

 

 

Anne küçük kızına anlatıyordu.

"Bak kızım, gelinler en mutlu günleri olduğu için nikâhta beyaz giyerler."

Küçük kız bir an düşündü.

"Yaa... Şimdi damatların neden siyah giydiklerini daha iyi anlıyorum..."

 

 

 

Küçük Dursun Temel'e sorar:

-Temel emice Cemil MERİÇ kimdur?

-Büyük bir yazar idi. Vefat etti.

-O da küçük yazsa idi...

 

 

 

Temel kahveye koşarak gelir, telaşla:

-Dursun öldi!... der.

Kahvedekiler bu haber üzerine birer yorum yapmaya başlarlar.

-Dursun sapasağlam adamdi neden öldi ki?

-Uşağım hiç bir laz acindan ölmez. Söylemdi biz bağa yardım ederduk.

-Pelki utanmiştur istemeğe

-Gördinmu uşağım. Dursun acından değul, inadından öldi da...

 

Her bir kahkaha bir tane pirzola demektir. Der kahkaha ile gülen Dursun...

Temal atılır:

Desene Dursun sen teminden beri koca bir sığır yedun.

 

 

 

Bir gün ufak, bir çocukla ninesi karşıdan karşıya beraber geçeceklermiş, nine 80, çocuk ise 5 yaşlarındaymış. Nine torununa:

—Oğulum karşıdan düt düt geliyor, çabuk geçelim, demiş.

Bunun üzerine çocuk:

—Yok, nine, o dütdüt değil, sekiz silindirli Mercedes demiş

 





Bilgileriniz sistemimize kaydedilmektedir.
Bugün 9 ziyaretçikişi burdaydı!
<" Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol